30 Kasım 2010 Salı

karanliga sebep..



yapamamak bir mumun yaptigini..
yanamamak aydinlanmak icin..
azalamamak aydinlatmak icin..

25 Kasım 2010 Perşembe

garip miyim neyim?

sevgili ezgilimelodi beni mimlemis.. konusu da beni epey bir zorladi..  kendini cok zor tartan ve taniyan bir insan olarak 'garip aliskanliklarim' sorulunca bir-iki gün izin istedim kendisinden düsünmek icin :) iyi de oldu hani.. bu arada baya garip seyler cikti ortaya.. aslinda bu mim'in bir de 'yapamadiklarim' kismi vardi ama bana gelene kadar kayiplara karismis o bölüm.. cok da iyi olmus :) siz garipliklarime sahit olun yapamadiklarim bana kalsin :)

aslinda aliskanliklar sorulmus bu mim'de ama  ben size hal-tavir-davranis-tepki, ne bulduysam kendimde garip olan, onlari yazicam :)


* ilk olarak, insanlari cok benzetirim.. birisini gördügüm zaman otomatikman, kime benzedigi ile ilgili bir fikrim olur genelde.. ekran karsisinda, toplum icinde yanimdakine "su, suna ne kadar benziyor degil mi?" cümlesini kurmanin rekoru elimde olabilir haberiniz olsun.. hatta ve hatta henüz yolda olan yegenimin ultrason resmini abisine benzetecebilecek kadar da yetenekliyim bu konuda :)

* renk takintilari herkeste farkli basgösteriyor sanirim.. bende camasir asarken bir kiyafet parcasini ayni renk mandallarla asmak seklinde ortaya cikmisti.. uzun yillar camasirlari böyle asmitim.. artik zaman darligindan ilgilenmiyorum.. ama garip bir sekilde, tesadüfen ayni renk mandal denk gelince hala seviniyorum :)

* geceleri yatarken yastigimi isindikca ters ceviririm.. serin tarafinin keyfini cikarip ferahlamak icin.

*yatmadan önce, kalkmam gereken saati göz önünde bulundurarak mutlaka uykudan ne kadar nasibimi alacagimi hesaplarim :)

* pili azalinca kumandanin tuslarina sertce basarim, hatta hafifce(!) koltuga filan carparim.. (ama ise yariyor!!)

* esyalar istedigimi yapmayinca onlara kizarim, yapinca tesekkür etme gibi birsey henüz pek gelismedi ama :)

* sirada garip oldugu kadar tehlikeli bir aliskanlik; geceleri lenslerimi pek cikarmam.. haftada, iki haftada bir ancak.. bakalim önümüzdeki günlerde gidecegim göz doktorum ne diyecek bu ise ?

* kapi kollarina cok sik takilirim.. aslinda öyle sarsak filan da yürümem ama ne oldugunu cözemedigim miknatisimsi bir bag var kollarimla kapinin kollari arasinda bir an evvel mazide kalmasini temenni ettigim..

* mutfakta birsey mi hazirlayacagim, bir malzemenin eksikligini mi hissettim.. hemen gider temin ederim.. geldigimde siradaki malzemenin eksikligini hissederim :(

* cok spontaneyimdir.. ne zaman nerde olacagimi kendim dahil, önceden kimse kolay kolay kestiremez.. su saat derim, farkli bir saatte giderim.. suraya diye giderim, baska bir yere giderim.. söz verdigim yerler haric elbette ki :) o yüzden kolay kolay da söz vermiyorum zaten..

* sevdigimin evlenecegi kiside olmamasini temenni ettigi özelliklerin bende olmasindan garip bir haz alirim.. bana olan askinin mantik filan dinlemediginin göstergesi kabul eder, mutlu olurum :)


aklima gelenler bunlar ezgicim, bilmiyorum yeterince garipler mi :) ben de simdi birkac arkadasimi mim'leyip kacayim buralardan.. sevgili coskunsel, bir güzel cifther bebek bir melek ve deryamisal merak ediyorum garipliklerinizi :)

muhabbet ile efendim :)

24 Kasım 2010 Çarşamba

Kayıp Gül - Serdar Özkan

okuduğum kitaplarla ilgili düsüncelerimi paylasmayi seviyorum.. hakkında yazdığım zaman bir kitabı kolay kolay unutmuyorum.. sanki kitabın bana kattıkları, düşündürdükleri daha bir oturuyor zihnimde.. blog'a yazmanın güzel tarafı ise paylaşım tabii ki.. aynı konuda belki farklı yorumlar duymak, görmediğimin gösterilmesi güzel bir şey..

şu an hakkında yazmak istediğim kitap, yanda gördüğünüz üzere 'Kayıp Gül'.. bir arkadaşımın rafında görüp kapağının cazibesine kapılmıştım ( o kitapta yan taraftakindeki gibi beyaz bir blok yok).. her ne kadar 'uluslararası bestseller' ifadesine şüpheci baktıysam da bir okumak lazım diyerek ödünç aldım.. kapaktan ve 'bestseller' ifadesinden sonra dikkati cekense kitabın arkasına, önüne yani müsait görülen her yere beklentiyi yükselten bir sürü olumlu yorum yazılmış olmasi.. almanya'daki kitaplarda bu yillardir yapiliyor.. arka kapakta 2-3 lafina sözüne itibar edilen kisi veya gazete-derginin olumlu eletirisine yer veriliyor.. ama abartmayi seven bizim milletimiz bu konuda da vurmakla kalmayip öldürüyor.. 2-3 sayfa övgü dolu sözler, hepsini pespese okuyunca zannedersiniz ki dünyanin en önemli kitabini elinizde tutuyorsunuz.. daha önce okudugum 'Bir Gün' isimli kitaptada bu böyleydi, 'Kayip Gül'de de öyle.. haliyle bu kadar övgü dolu sözlerden sonra sizin de beklentiniz yükseliyor.. ve maalesef cok satsin diye yerlestirilen onca övücü yorumlardan sebep, sonuc hayal kirikligi oluyor.. bu yüzden sevgili yayinevleri, illa ki yapacaksaniz bu isi bir iki degerli yoruma yer verin yeter, gerisini okuyucuya birakin lütfen!!

gelelim kitap hakkinda söylemek istediklerime.. kayip gül, akici bir üslupla yazilmis ve cabucak bitiyor.. kitapta cevresinin etkisinde kalan ve zamanla artik kendini kendisi yapanin cevresi ve popülaritesi olduguna inanan ve onlarin beklentilerine göre yasamaya baslayan bir genc kizin 'kendini bulma' süreci anlatiliyor.. bu sürecte en büyük rolü annesi oynarken, gül bahcesine yolculuk ve dinledigi hikayeler de bu yolculuguna ivme kazandiriyor..

Kayip Gül'ü kiyaslandigi kitaplarin (Kücük Prens ve Simyaci'nin) cizgisinde ve hatta onlarin etkisinde diye nitelendirebiliriz.. ama onlarla boy ölcüsecek bir yetkinlige sahip oldugunu düsünmüyorum.. evet konusu güzel, güzel bir hikaye icinde de anlatilmis verilmek istenen mesaj.. ama yeterince ustaca islenememis.. birazdan paylasacagim güzel cümleler ve ifadeler mevcut olsa da, daha carpici ve vurucu olmaliydi 'kendini bulan' bir insanin öyküsü.. bu yönüyle beklentisi ve citasi yüksek okuyucuyu tatmin etmeye yetmedigini düsünüyorum ve kitap hakkindaki okudugum diger yorumlardan da bunu cikariyorum.. ama cok fazla okumayan, belki okumaya yeni baslayanlar begenerek okuyabilir.. hatta onlara tavsiye edilir..

kitap bana ait olmadiginda altini cizemedigim bir kac cümeyi de paylasmak isterim buradan :)

* kendini özel hissetmek icin ihtiyacin olan tek sey kendinsin.

* (pervanenin) isiga dogru telasla kanat cirpmasi, onu cepecevre kusatan losluga bir isyandi sanki. belirsizlige isyandi. isikta eriyip gitmeyi bir ömür boyu karanlikta ucmaya tercih etmisti o.
  

* görmek icin sadece gözlerimi kullansaydim, kaybolurdum karanlik dünyanizda.
 
* resim yapiyordum zaten, sorun zamansizlik degildi. sorun yaptigim her yeni resmin bir öncekini aratiyor olmasiydi. sonucta, ben de her ressam gibi, tuvale icimi boyuyorum. bu boyanin her gecen gün solgunlastigini fark etmeye baslamistim. eski renklerim icin ayrilmak zorundaydim kisacasi.


* "sonunda kendimden baska bir sey icin sevilerek cezalandirilmak istemiyorum"
   "ne? kim kimi neden seviyor ve kimi cezalandiriyor?"
   "eger benden harvard'da okudugum icin hoslanacaksa, hic hoslanmasin daha iyi. ben egitimim   

    degilim cünkü. zekam degilim, iliskilerim degilim, isim degilim. bunlarin toplami da degilim."
   "kim oldugunu biliyor musun peki?"
  "ben sadece.. ben sadece benim."

* kimi insanlar tanri'nin gündelik meselelerimizle ilgilenmeyecek kadar büyük ve yüce olduguna inanirlar. oysa O büyük ve yüce oldugu icin bizim en kücük meselelerimizle dahi ilgilenir.


bir kitap degerlendirmemin daha sonuna geldigim bu yazida türkce karakterler kullanamadigimdan dolayi özür diliyorum.. maalesef laptobumun kablosu bozuldu ve artik acamiyorum.. onun bir hal caresine bakana kadar üniversiteden giricem internete.. burdaki ayarlari düzeltebilirsem belki  yine türkce karakter kullanabilirim.. bakalim, olur insaallah :)

mutlu günler efendim :)

not: coskunsel'im bu kitaptaki alintilar da bana geri pasladigin mime cevap olsun :)))

not2: bu kitap icin sevgili deryamisal'in kitap fotograflarindan esinlenip, hatta  "aaa, benim de elimde güzelim makinam var neden internetteki basmakalip fotolari kullaniyorum ki" deyip, annemin "ne yapiyorsun seeennn??" bakislari altinda kitabin etrafinda dört dönerek bir kac kare cekmistim.. ama hepsi acamadigim laptobumda ve de bulamadigim flash bellegimde kaldi :( yani ben yine netteki basmakalip fotolara kaldim :( insaallah bir daha ki sefere kendi fotograflarimla..

23 Kasım 2010 Salı

aşkın bir yüzü de..

actigin hemen her defterin arasinda, hikayesi olan kurutulmus bir cicek bulmak ve o defteri ne icin actigini unutmaktir..

18 Kasım 2010 Perşembe

nihayet kitap içerikli bir mim..

hani şu kitaplığın karşısına geçip, gözlerini kapatıp bir kitabı seçip 55.sayfasından bir paragraf paylaşılan bir mim vardı ya.. çok bekledim onu, gözüm mim postlarında kaldı acaba biri mimler mi diye ama gelmedi.. hatta bi ara yüzsüzlük yapıp kimse mimlemeden yazmayı bile düşünmüştüm :) neyse ki ona gerek kalmadan sevgili  sakar hafiye beni kitap içerikli başka bir konuyla mimledi de öyle birşeye girişmek zorunda kalmadım :) şimdiki mimde kitap seçimi  tercihimize bırakılıp beğendiğimiz bir cümleyi paylaşmamız isteniyor bizden.. ben de şu anda okuduğum ve içinde bir sürü beğendiğim cümle bulunan 'Kıl Beni Ey Namaz' kitabından bir cümle paylaşıcam inşaallah..


'Gösterişsiz bir yöne dönersin yüzünü; ışıktan yolları yoktur şehrin kıblesinin ama ışıldatır'

ben de bu güzel mim'i bloglarını severek takip ettiğim;
ve tedirginruhcikolatacisi ' na gönderiyorum..

bayram, hac, sünnet ve mim..

yazmayalı ne de çok şey birikti.. hangi birini, hangi sırada yazsam? ya da kimilerini atlasam? ama hepsinden önce bayramınızı kutlasam :)




efendim mübarek kurban bayramınızı tebrik eder, hakkınızda hayırlara vesile olmasını temenni ederim.. bayram kurban bayramı olunca daha bir düşünceli oldum bu sefer.. kendi payıma bir ismail belirlemeye çalıştım.. sırf Rabbim için kendisinden vazgeçebileceğim bir ismail.. halen düşünmekteyim.. çok zor birşey olursa istikrarlı olamamaktan korktuğum için iyi düşünüp doğru karar vermek niyetindeyim.. bayram bitmeden ben de ismailimi belirlemiş olacağım inşaallah..

Kurban Bayramı demişken, hac da gündemimizde oluyor elbet.. arafat'ı, günahlarımızdan arınmayı çokça düşünüp, Oğuz'a  da  konuyu açtım.. daha önce hac ve umre hayali kurmuştuk ama net bir tarih konuşmamıştık henüz.. bugün artık hac için niyet ettik inşaallah.. Rabbim izin verirse 2013 yılı hac sezonunda biz de kutsal topraklara gitmek istiyoruz.. planımızı hazırlıklarımızı ona göre yapacağız, inşaallah Rabbim de bizi kabul eder ve oralara gitmek nasip olur.. çok heyecanlandım bak şimdi.. bu karar çok taze daha kimselere söylemeden buraya yazmak nasip oldu :)

bunun dışında yazmadığım bir haftanın iki günü evde hamur işleriyle pek bir içli dışlı olduk.. sonra da aşağıda gördüğünüz yakışıklıların, ki yeğenlerim olur kendileri, sünnet düğününü yaptık :)




sünnet düğününde sahnede Veysel İnan Berrak Show vardı.. güzel bir akşam geçirdik ve çok da güldük.. çocuklar da pek bir tatlıydı.. çok daha güzel fotoğrafları da var da şu anda ben de seçip koyacak istek yok :(

ha bu arada yeğen demişken 10. yeğenimde çıkmış yola, 2011'de iki tane bebiş sevicez nasipse :) hayırlı evlat olurlar inşallah.. aslında yeğenlerimin hepsi için ayrı bir post yazmam lazım, hepsi kendi çapında ayrı bir alem.. hepsi başka bir değer katıyor hayatımıza.. iyi ki varlar canlarım benim ya :)


bir de sevgili a.y. beni mimlemiş onu da cevaplayıp kaçayım ben artık.. aslında böyle 'en' li sorulardan hiç hoşlanmıyorum.. ne kadar düşünsem de aklıma bir cevap gelmiyor.. bakalım ne çıkacak?

1. En sevdiğiniz kelime?
hiç düşünmedim :S



2. Nefret ettiğiniz kelime?
son zamanlarda öğrendiğim ve bir kaç kez kullanmak durumunda kaldığım 'tabldot' kelimesinden hiç hoşlanmadım.. yazışım doğru mu, onu da bilmiyorum :)


3. Ne sizi heyecanlandırır?
birçok şey.. üstte yazdığım gibi mesela aldığım bir karar ve bunu paylaşmak heyecanlandırır beni.. aslında çok sakin görünürüm ama genel olarak adrenalini çok severim.. eğlence parklarında extrem oyuncaklara binmeye bayılırım.. ileri de paraşüt atlama gibi şeyler de yapmak niyetindeyim..


4. Heyecanınızı ne öldürür?
öldürür değil de sönükleştirir diyelim ona.. o da tabii ki heyecanlandığım konuda etrafımdakilerin heyecan ve şevk kırıcı sözleri..


5. En sevdiğiniz ses nedir?
bir çok şey yine, hangi birini seçebilirim ki ? kuş cıvıltısı, yağmur sesi vs.


6. Nefret ettiğiniz ses nedir?
son dünya kupasından sonra elbette ki vuvuzela :)


7. Hangi mesleği yapmak istemezsiniz?
avukatlık


8. Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdiniz?
bu soruda 'doğal' yetenek soruluyor ama nedense bu mimi cevaplayan birçok kişi 'doğa üstü' yetenekler yazmışlar buraya :) ben doğal bir yetenek olan resim-çizim kabiliyetim olsun isterdim.. zira benim yakınımı bırakın uzağımdan bile geçmemiş :)


9. Kendiniz olmasaydınız kim olurdunuz?
sevdiğimle çok mutluyum ve asla başkasının yerinde olarak onu kaybetmek istemem..

10. Nerede yaşamak isterdiniz?
aslında oğuz yanımda olduktan sonra, nerde olduğumuz pek önemli değil.. ama yine de istanbul ayrı bir cezbediyor beni..


11. En önemli kusurunuz nedir?
of of.. o kadar çok ki önem sıralamasına sokamayacağım.. ihmalkarlığım, ertelemeciliğim, uykuculuğum vs. derken susayım ben en iyisi :)


12. Size en fazla keyif veren kötü huyunuz hangisi?
keyif verenine rastlamadım henüz :)


13. Kahramanınız kim?
yok öyle biri..


14. En çok kullandığınız küfür?
hiç hazetmem, dolayısıyla hiç kullanmam..


15. Şu anki ruh hâliniz nasıl?
soruları bir an önce bitirip yatma derdinde :)


16. Hayat felsefenizi hangi slogan özetler?
yaşanmaya değer bir hayatın peşindeyim ve bilinmeye değer bilginin..


17. Mutluluk rüyanız nedir?
mutluğumuzu rüyalar üzerinden tanımlarsak bir sürü mutlu an'ı kaçırırız..


18. Sizce mutsuzluğun tanımı?
olumsuz bakış..


19. Nasıl ölmek isterdiniz?
yatağa düşmeden, acı çekmeden, şehadet getirerek, temiz ve huzurlu bir ölüm..


20. Öldüğünüzde cennete giderseniz ALLAH 'ın size ne söylemesini istersiniz?
benden razı olduğunu, ve bana beni sevdiğini hissettirecek her ne olursa..

mim'i de tamamladım artık ben kaçıyorum..
muhabbet ile..

10 Kasım 2010 Çarşamba

yolculara..

 İki dünya huzuru için eller havaya!

Bir koridorda yürüyorsun. Böyle geniş, uzun bir koridor. İki yanında bir sürü kapı var ama senin rota belli, dümdüz ilerleyeceksin. Amma ve lakin kapılar öyle bir süslü, öyle albenili ki bakıp geçemiyorsun. Birini deneyeyim deyip dalıyorsun içeri. Veee eğlence, şamata, gırgır. Düz bir koridorda yürümekten daha güzelmiş valla! Ama yürümen de şart, n'apacaksın? Her ikisini de yaparım diyorsun. Kapıları tek tek açar, bakar, dener, sonra yoluma devam ederim. Ama zaman geçiyor ve sen olman gereken noktanın çok gerisinde bitiriyorsun sana verilen süreyi. Ya evet, süre sınırı da varmış meğer!

Şimdi insansan o kapılardan bazılarını deneyeceksin yol boyunca. Merak sırf kedilere özgü bi özellik değil malum. O vakit, gözlerini kapayıp yoluna devam edenleri kutluyor, benim gibi kapıların cazibesine kolayca kapılanları ise bir durup düşünmeye davet ediyorum. Yada ben düşündüm, siz sadece dinleyip kafa sallayın:


Pek sevgili kader arkadaşlarım! Bazı kapıları denememiz lazım, yoksa "yürümüyorum be!" deyip olduğumuz yere çökmemiz an meselesi! (Ki biz buna isyan diyoruz liti-lütü'de.) Kapıyı yoklarsak açıyoruz, onu anladık! E tamamen ortadan da kaldıramıyoruz. O halde yaldızı bol, değeri düşük olanların; duvarı balyozla kırılmak suretiyle illegal yoldan açılmış olanların; ve de içinde faydalı bir tek tuğlası olmayanların çarşamba pazarından alınmış pazen perdelerle örtülmesini teklif ediyorum. Kabul edenler? Ben! Kabul edilmiştir.


sevgili derya'nin deryamisal isimli blog'undan alintidir..

gercekten cok ama cok begendim.. cok güzel bir benzetme ve özet olmus.. bir tek ekleme yapmak istiyorum sadece..

sükür ki bizler düz bir koridorda yürümüyoruz benzetmeden farkli olarak.. cünkü aslinda bizim yürüdügümüz yol, düz bir koridora kiyasla ne güzelliklerle, ne derinliklerle dolu görmek isteyene..  sıkıcı degil bizim yolumuz.. hatta bu yolun lezzetini duyana zamanla kapilarin ardindaki eglenceler bile daha az cazip görünmeye baslar.. cünkü yolun sonundaki güzelliklerin numuneleridir onlar yalnizca..

ah deryacim, tekrar söylüyorum gercekten cok begendim yazini.. bu aralar sık sık aklima gelen bir konuydu bu.. yazmak istesem senin kadar güzel yazamazdim.. o yüzden sayfama eklemek istedim.. insaallah sorun yoktur senin acindan (sana ulasmak icin elimde bir irtibat bilgin olmadigindan yayinlamadan soramadim)..

yaziyi sayfasinda okumak icin :

http://deryamisal.blogspot.com/2010/09/iki-dunya-huzuru-icin-eller-havaya.html

muhabbet ile efendim..

8 Kasım 2010 Pazartesi

kitap.. hediye.. etkinlik..




hem hediyeleşmeyi  hem de kitapları çok seven biri olarak ben bu etkinlikte varım.. eğer sizler de katılmak isterseniz sizi de şöyle alalım:

http://lamitarif.blogspot.com/2010/11/haydi-bir-dost-da-sen-hediye-et.html#comments

6 Kasım 2010 Cumartesi

kibarliktan anlamiyor bu..

bir milyon canli para isimli yarismayi seyretmissinizdir muhtelemen.. seyretmediyseniz de duymussunuzdur ya da denk gelmistir bir sekilde.. ben de öyle oturup özellikle izlemiyorum aslinda ama aciksa eger, ailemle oturuken ilgiyle takip ediyorum.. severim bilgiye yönelik sorulari :)

bugün de yine abimler bizdeyken hep beraber bu yarismayi izliyoruz.. izlemekle kalmiyor bilmedigimiz sorularda cevabi örenmeyi bekleyemeyip internetten hemen arayip buluyoruz.. (öyle de bir özelligmiz vardir bizim, topluca oturdugumuz da bisey hakkinda konusurken, birsey kafamiza takilmaya görsün, aninda laptop kucagimizda cevabini arar buluruz :))

neyse iste bugün de bir soruda takildigimizda laptop benim elimdeydi.. babilin asma bahcelerinin nerede oldugu soruldu.. aslinda iran diye düsünmüstüm ben ama hicbirimiz de emin olamayinca hemen bi bakayim dedim.. cankurtaranimiz google amcaya "babilin asma bahceleri" yazdim.. bir sürü tarihi bilgi siralandi ama su anda nerede oldugu ile ilgili bir bilgi direk gözüme carpmadi.. baktim olmuyor, "babilin asma bahceleri wiki" yazdim, ordan almancasina bakarim diye, ama yine cabucak bi sonuca varamadim... bu arada bekleyenler de sabirsizlaniyor, abim laptobu istiyor "ben bulurum 2 dakkada" diyor.. bende de inat illa bulucam.. bu sefer direk sorayim dedim "balin asma bahceleri nerede?".. haydaa, yine mi bir sürü laf kalabiligi.. "hadii" sesleri de kulagimda bir yandan.. en sonunda sinirlenip tehditkar bir sekilde "babilin asma nerde" diye gözdagi verince cikan ilk sonucta yazmasin mi kocaman ve kalinca "irak" diye :)

eee, artik ögrendim huyunu google amca, ya kibarca sordugumda cevap verirsin, ya da ben seni konusturmasini bilirim!

5 Kasım 2010 Cuma

özel bir insanla güzel bir buluşma..

hani bazı insanlar vardır hayatınızda görür görmez çok seversiniz.. onunla tanıştığınız andan itibaren her an konuşup paylaşabilecek şeyler bulur, inanılmaz bir yakınlık hissedersiniz... zaman ve çevre şartlarından dolayı çok samimi olamasanız bile her gördüğünüzde ya da karşılaştığınızda çok mutlu olur, ayrıldığınızda hala gülümsüyor olursunuz.. var mıdır sizin hayatınızda bilmem ama benim hayatımda bir kaç tane var böyle insanlardan :)

işte bunlardan biriydi canım arkadaşım rukiye benim için.. kendisiyle tanışalı bir kaç yıl olmasına rağmen uzun süre sadece karşılaşıyorduk.. hatta 2,5 yıl önce kendisiyle birlikte umre de yapmıştık.. ama ikimizin de ailesi yanımızda olduğundan yine birlikte çok fazla vakit geçirememiştik.. ama bu yıl nihayet biraz daha yakın olma fırsatı bulmuştuk ki rukiye üniversite için bir sömestırlığına suriye'ye gitti ve bu yüzden nişanımda da bulunamadı :(

ama neyse ki rukiyecim suriye'den döndü ve ben de nişanımda bulunamadığının acısını çıkartmak için bir buluşma ayarladım.. madem nişanın acısını çıkartcaz nişan pastamdan yiyelim dedim ve bugün rukiye'yle birlikte pastamı yaptırdığımız cafe'ye gittik..

pastamızı burda yaptırdığımız için söylemiyorum ama fotoğraflarda göreceğiniz üzere bu cafe hakkaten çok orjinal :))





halısında tüm dekorasyonuna kadar herşey çok eski tarzda..


tahmin edeceğiniz üzere müşteri yaş ortalaması da epeyce yüksek ve biz çok çocuk kaçtık orda :) ama yine de çok rahat ettik..


kahvemiz de pastamız da çok lezizdi ayrıca.. ama maalesef nişanıma yaptırdığım pastadan kalmamış.. biz de ona en çok benzeyenini tercih ettik.. nişan pastam aşağıdakinden farklı olarak ince ve sert zemin üzerine pudingli ve çilekli bir pastaydı.. kocaman bir kalp şeklindeydi.. sıra dışı bir nişan pastası olmanın yanı sıra  inanılmaz da lezzetliydi.. misafirlerimizin de özel övgüsünü aldı :)



bütün bu nostaljik hava ve leziz şeyler bir yana ben rukiyenin yüzüğüne bayıldım.. çok şık ve zarif bir yüzüktü güzel arkadaşımın eline de gerçekten çok yakışımıştı.. çektiğim birkaç fotoğraftan en beğendiğim aşağıda :)


bu son fotoğaf da rukiyem'in kendisi.. bu fotoğrafı çok beğendiğimden koymak istedim ancak yüzünün görünmesini istemeyeceğini tahmin ettiğimden onu sildim :)


böyle güzel şeyleri yiyip içerek, arada bir fotoğraf çekerek çok sıcak ve samimi bir 1,5 saat geçirdik.. yetişmek zorunda olduğumuz yerler olmasa daha konuşacak çok şey vardı da, onları da başka sefere erteledik artık :) 

rukiye'yle ayrıldığımızda içimde çook tatlı bir huzur vardı.. Allah'ın bizlere bu fırsatı vermesinden dolayı çok mutluydum gerçekten ve artık sadece karşılaşmakla kalmadığımız için de çok sevinçli.. düşünüyorum da hayatta kaç insanın yanında hiç sıkılmadan huzur dolu dakikalar geçirebiliyoruz ki? cidden çok az.. işte o yüzden bu özel insanların kıymetini geç olmadan bilmek lazım :))

muhabbet ile efendim..



3 Kasım 2010 Çarşamba

bir ben miyim?

sitelerde neden hep sadece "sifremi unuttum" butonu vardir ki, hi? sorarim size? belki ben kullanici adimi unuttum? hic mi olamaz, hic mi kimsenin basina gelmez bu? bir ben miyim ki bu butonun eksikligini hisseden ve kullanici adini unuttugundan dolayi üye oldugu sitelerde kendi hesabina giremeyen?  flickr ve köyümüzün sitesine giremezken bugün listeye biri daha eklendi.. oldu mu simdi 3..

sinirlendim bak simdi gece gece.. unuttugum icin kendime.. o butonu koymuyorlar diye de site adminlerine :@